Etrafımdaki insanların yaşadıkları hamilelik süreçlerini gördükçe , gerçekten ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum.Hamileliğimin 8 ve 13. haftaları arası hariç, son demine kadar gerçekten harika bir hamilelik geçirdim çünkü ben.Zaten 5 haftalıkken öğrenmiştim hamile olduğumu.8. haftada halsizlik ve ufak çaplı bulantılar bir başladı, taa ki 13. haftaya kadar.En büyük sorunum da koku hassasiyetimdi.Normalde kokusuna bayıldığım yumuşatıcılar, hiç acımadan paracıklarıma kıydığım parfümlerim, temizlik maddeleri, hatta hatta ellerimi yıkadığım sabunlar bile adeta rafa kalkmıştı bir süreliğine.Ama dedim ya tüm bunlar sadece 13. haftaya kadar sürdü.Sonrası hamile kalmadan önceki hayatımdan farksızdı adeta.Hiç bir sıkıntım, rahatsızlığım yoktu. Taa ki baby shower partimin ertesi gününe kadar.17 Mart sabahı kalktığımda ayaklarımın ne kadar şişmiş olduğunu farkettim.Demek ki artık vücudum yavaş yavaş ödem yapmaya başlayacaktı.Yine de ayakkabı numaramı değiştirecek, giyinmemi engelleyecek kadar değildi.Sadece bir gerginlik, rahatsızlık hissi veriyordu şişkinlikler.
Tüm bunların dışında, yine de bedenen ciddi bir sorunum yoktu.Sadece son kontrollere gittiğimde her seferinde doktor tansiyonumun biraz yüksek olduğunu, kontrol altında tutmamız gerektiğini söylüyordu. Önceleri tansiyonum, sadece doktora gittiğimde, hastane sınırları içindeyken yüksek çıkıyordu.Evde ya da civardaki eczanelerde ölçtüğümüzde her şey normaldi.Ama son demlerde artık kendi ölçümlerimde de yüksek çıkmaya başlamıştı.Açıkçası tansiyonumun yüksek olması bana kendimi kötü hissettirmiyordu, ama tıbben bunun bebeğin gelişimine zararı vardı.Yüksek tansiyon damarların daralmasına sebep olduğundan, bebeğin benden beslenmesini engelleyebilirdi.Bu şartlarda da bebek yeterli beslenemediğinden kilo alamaz, hatta bazı durumlarda yüksek tansiyon sebebiyle bebeğin kaybedildiği gözlenebilmekteydi. Doktorum da tüm bunlardan endişe duymuş olsa gerek, beni de fazla panikletmeden, 3 günde bir kontrole çağırmaya başlamıştı. Ama ne yazık ki her kontrolde büyük tansiyonum 15-16 seviyesindeydi.Üstelik bebeğimin kilosunun artmadığını gözlemlemiştik.Bir Cumartesi günü gittiğim kontrolde bana bebeğimin kilo verdiğini , yüksek tansiyonumun buna sebep olduğunu tahmin ettiğini söyledi.3 gün sonra Salı günü tekrar kontrole gitmemi istedi.Eğer tansiyonun Salı günü de bu şekilde yüksek olursa, sana aciliyetle yatış verip, bebeği sezeryanla alırım dedi.Bunu söylerken yüzündeki ifade ve sesinin tonu gayet ciddi ve bir o kadar da endişeliydi.8 aydır serin kanlılığını ve neşesini bir dakika olsun kaybetmeyen doktorumun bu hali , ciddi bir şeylerin olduğuna beni daha da inandırdı.
Bir türlü erken doğum yapacağım fikrine alışamamıştım.Daha zamanım vardı.36. haftanın sonlarındaydım. En kötü ihtimalle en erken 1 hafta sonra doğum yapmamı planlıyorduk esasen.Ama ya Salı günü gittiğimde beni doğuma alırsa diye de düşünmeden edemiyordum. Her zaman her şeyi önceden planlamayı ve üzerine kurgulamayı çok seven ben, doğum için de tarih seçmiştim. 22 Nisan Pazartesi günü doğum yapacaktım. Hem ertesi gün 23 Nisan tatil olduğu için hastaneye gelmek isteyenler için de kolaylık olacaktı.Tarih de çok güzeldi.Ben 22 Haziran doğumluydum, oğlum da 22 Nisan doğumlu olacaktı...ama olmadı.
15 Nisan Pazartesi günü yakım arkadaşım son hazırlıklarımda yardım etmek için bana geldi.Birlikte hastanede kullanacağımız kürdanları yaptık, nasıl olsa çabuk bayatlamıyor diye düşünerek cup cakeleri pişirdik. En son artık gece yarısıydı, aman sonraya kalmasın diye düşünerek yatak odası kapımızı ve salonu bebek süsleriyle süsledik.İyi ki de yapmışız.Atalarımız boşuna dememiş bugünün işini yarına bırakma diye:)
Ertesi sabah eşimle doktoruma gittik kontrole.Ben akıllıyım ya doktor beni ameliyata alamasın diye güzelce kahvaltı ettim çıkmadan:) Fakat her zaman ki gibi tansiyonum çok yüksek çıkınca, doktor hemen yatıyorsun, bugün doğuma alıyorum seni demez mi?Beynimden aşağı kaynar sular indi sanki.Ultrasonda doktorum bebeğin kilosunun bayağı düştüğünü gördüğünü söyledi.Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.Zamanında davranıp bebeği artık oradan çıkartmalıyız dedi.Yoksa bu durum ikimiz için de tehlikeli olabilirmiş.
Bense her zamanki gibi detaylarla ilgileniyordum.Yok yok bugün doğuramam dedim.Ben gideyim şimdi, yarın sabah erkenden gelirim.Daha hazır değilim dedim.Kuaföre gideceğim, organizasyon firmasını çağıracağım, fotoğrafçım gelecek...Hem ben öğleden sonra doğum yapmak istemiyorum.Sabah erken doğum yapmak istiyorum.Sabah doğum yapayım ki, akşama kadar iyice ayılabileyim dedim ve o an doktorumun çok sinirlendiğini fark ettim.Tüm bunların şu an önemsiz olduğunu, hatta halledilebilir olduğunu, önemli olan bebeğimin ve benim hayatımın olduğunu anlamamı sağlamaya çalıştı doktorum.Ben doktorun olarak bu bebeğin bugün alınması gerektiğini söylüyorum,karar senin tabi ki dedi.Ama yarına kadar bebeğinin ve senin hayatını tehlikeye atmadığımızın garantisini veremem dedi.Bunları duyduktan sonra artık çok fazla yapacak bir şey olmadığını anlamıştım.Sanırım artık doğurmalıydım:)
19 Aralık 2013 Perşembe
18 Aralık 2013 Çarşamba
Bebeksiz Bebek Partisi?!
Ülkemizde henüz çok da kabul görmemiş, hatta çok da tasvip edilmeyen bir uygulama baby shower partisi.Kimileri bizim zamanımızda böyle şeyler mi vardı diyor,kimileri tüketim toplumu olduk resmen, boşa masraf bunlar diyor,kimileri de doğmamış çocuğa parti mi yapılırmış diyor.Neymiş ortada bebek yokmuş, bir de kalkıp bebeğe hediye mi götüreceklermiş:)))
Kim bilir herkes kendi adına haklı belki.Ama bu etkinlikte amaç, hamileliği sebebiyle zorlu ve belki sıkıntılı bir süreç geçiren annenin, belki de aylardır görüşme fırsatı yakalayamadığı dostlarıyla doğum öncesi bir araya gelip,hoş vakit geçirmesi.İşin hediye kısmı da tadı tuzu.Hediye konusunda da amaç, doğum öncesi yakınların, bebeğin ihtiyaçlarına katkıda bulunması.Ama sonuçta bu bir zorunluluk değil.Dedim ya maksat anneye doğumdan evvel hoşça vakit geçirtmek.Ve tabi en önemlisi de ileride doğacak bebeğinize bırakacağınız eşsiz anılar.
Hamileliğimin sonlarına yaklaşırken, ben de hızla baby shower partisi hazırlıklarına girişmiş buldum kendimi.
Esasen çoğu bebek bekleyen anneye, arkadaşlarının süpriz olarak organize ettiği bir parti bu.Ama ben biraz pimpirikli bir kadın olduğumdan, her şeyle tek tek ilgilenip, partiyi kendim düzenlemeyi daha doğru buldum.
Malum her şeyi kendim yapmadım mı rahat etmeyen cinstenim maalesef.
Yakın arkadaşlarım,Kaan'ın anneannesi,babaannesi,teyzesi,halası derken kişi sayımız artınca,bu işi evde yapamayacağımızı anladık eşimle:) O sebeple partimizi Yıldız Hisar Tesislerinde yapmaya karar verdik. Mekanda tam da bize göre küçük ama şirin bir salon vardı.Salonun yere kadar olan camlarından, dışarıdaki pırıl pırıl havuz görünüyordu.Mekana ilk baktığımızda, eşimle ikimizin de, havuz başında çektirebileceğimiz fotoğrafları düşününce gözleri parlamıştı.Ama gel gelelim benim şansıma, baby shower partimin olduğu gün bardaklardan boşanırcasına yağmur yağınca, havuza yaklaşmak hayal oldu.Biz de havuz fonlu iç mekan fotoğrafları çekebildik ancak:)))
Hamilelik , bir kadının hayatındaki en özel dönemlerden biri.Hal böyle olunca da insan bu dönemi geride bırakmadan önce, hoş anılarla bu süreci ölümsüzleştirmek istiyor.Bana göre baby shower, bu iş için biçilmiş kaftan:) Bugün dönüp geriye baktığımda, hamilelik dönemime ait yüzümde hoş bir gülümseme beliriyorsa, bunun büyük kısmı baby shower partimde sevdiklerimle geçirdiğim hoş saatlerden kaynaklanıyor.O güne dair çekilmiş fotoğraflar da anılar zincirinin en önemli halkaları adeta.
Bu kadar anlatıp da bir kaç fotoğraf paylaşmadan da edemedim.Şimdi bu fotoğraflara baktıkça ne kadar da iyi yapmışım diyorum etrafımdakilere kulak asmayıp, bebeksiz bebek partisi yaparak:)))
İnsan her zaman yaşadığı anın tadını çıkartmalı, ki hamilelik
süreci bunların en başında geliyor.Böylesine özel, belki de bir kez daha yaşamayacağınız bir süreçte, anın tadına varmak,
içinizde bir canlıyı büyütmenin sevincini, bebeğinize kavuşacağınız günü beklemenin heyecanını , karnınızdaki bebeğin size kattığı ve de sizde meydana getirdiği değişikliklerin tatlı şaşkınlığını sonuna kadar yaşayabilmek inanın çok değerli.
Belki çok klişe olacak ama, geçen zaman geri gelmiyor, o yüzden siz siz olun yaşadığınız her dakikanın keyfine varın.
Ve tabi ki küçük bir dost tavsiyesi, yaşadığınız güzel anlardan kendinize anılar saklamayı da sakın ama sakın ihmal etmeyin.
Sevgiyle kalın...
Hamilelik , bir kadının hayatındaki en özel dönemlerden biri.Hal böyle olunca da insan bu dönemi geride bırakmadan önce, hoş anılarla bu süreci ölümsüzleştirmek istiyor.Bana göre baby shower, bu iş için biçilmiş kaftan:) Bugün dönüp geriye baktığımda, hamilelik dönemime ait yüzümde hoş bir gülümseme beliriyorsa, bunun büyük kısmı baby shower partimde sevdiklerimle geçirdiğim hoş saatlerden kaynaklanıyor.O güne dair çekilmiş fotoğraflar da anılar zincirinin en önemli halkaları adeta.
Bu kadar anlatıp da bir kaç fotoğraf paylaşmadan da edemedim.Şimdi bu fotoğraflara baktıkça ne kadar da iyi yapmışım diyorum etrafımdakilere kulak asmayıp, bebeksiz bebek partisi yaparak:)))
İnsan her zaman yaşadığı anın tadını çıkartmalı, ki hamilelik
süreci bunların en başında geliyor.Böylesine özel, belki de bir kez daha yaşamayacağınız bir süreçte, anın tadına varmak,
içinizde bir canlıyı büyütmenin sevincini, bebeğinize kavuşacağınız günü beklemenin heyecanını , karnınızdaki bebeğin size kattığı ve de sizde meydana getirdiği değişikliklerin tatlı şaşkınlığını sonuna kadar yaşayabilmek inanın çok değerli.
Belki çok klişe olacak ama, geçen zaman geri gelmiyor, o yüzden siz siz olun yaşadığınız her dakikanın keyfine varın.
Ve tabi ki küçük bir dost tavsiyesi, yaşadığınız güzel anlardan kendinize anılar saklamayı da sakın ama sakın ihmal etmeyin.
Sevgiyle kalın...
6 Eylül 2013 Cuma
Benim güzel koca göbeğim:)
Siz hiç aman ne güzel kocaman göbeğim var, ne de güzel oh oh diyen bir kadın gördünüz mü?Normal bir kadın için bu mümkün değil sanırım.Ama eğer hamileyseniz, kocaman karnınız size o kadar sevimli geliyor , o kadar mutlu ediyor ki sizi anlatamam.Hayatınızda nadiren, hatta eğer benim gibi tek çocuk sahibi olmayı planlayan biriyseniz , bir defa sahip olabileceğiniz bir görüntü olduğu için, hamilelik dönemime ait fotoğraflarım olsun istedim.Bunun için profesyonel doğum fotoğrafçısı olan bir arkadaşımızdan yardım istedik.
Hamileliğimin 34. haftasında, kendisi evimize gelerek eşimle çok güzel fotoğraflarımızı çekti.Ancak şişen burnuma ve yüzüme bakılacak olursa, siz siz olun hamilelik fotoğraflarınızı biraz daha erken haftalarda çektirin derim ben.
Fotoğraf çektirmenin gerçekten anı ölümsüzleştirmek olduğuna sonuna kadar inanırım.Ama inanın hamilelik fotoğrafları , bir kadın için hayat boyu her baktığında içini kıpır kıpır yapacak, üstünden çok geçmiş bile olsa geçirdiği o 9 aylık dönemde hissettiklerini tekrar hissetmesini sağlayacak, hafiften de o günlere duyduğu özlemle duygusallaşıp içinin burkulmasını sağlayacak kadar özeller.
İnsan hayatında kaç kere kocaman göbeğiyle gurur duyabilir, göbeği büyüyor diye mutlu olabilir ki? Eh o zaman bu günleri anılar geçitimize işlemek de şart oluyor böylelikle.
Bana sorarsanız en güzel hamilelik teması çıplak karınla çekilen fotoğraflarla işleniyor.Biz de bu doğrultuda fotoğraflarımızın çoğunu kocaman çıplak göbeğim ön planda olacak şekilde çektirdik.
Mucize gibi değil mi, şimdi kollarımda olan minik un kurabiyem, şu gördüğünüz kocaman karnımdaydı. Daha sadece 4,5 ay olmasına rağmen, hangi ara oradan çıktı, hangi ara büyüdü inanasım gelmiyor.Sanki çok uzun zaman olmuş gibi doğalı.Sanki yıllardır kollarımda, yıllardır anneyim.
Gözümün önünde günden güne hızla büyümesini gördükçe, artık genç yaşıma rağmen benim de hızla yaşlandığımı fark edebiliyorum. Sanırım biraz da bu yüzden anılarıma sahip çıkmaya çalışmam, oğlumu beklerken ya da onunla olan her anımı ölümsüzleştirmeye çalışmam.Çünkü görüyorum ki, ben daha şimdiden doğduğu günü , ilk zamanlarını çok özlüyorum...yıllar geçip de kocaman adam olduğunda ne olacak inanın hiiiiç bilemiyorum:)
Dipnot: Annelik bir de böyle bir şey işte.Her şeyi dramatikleştirmeden yapamıyorsunuz:)
23 Ağustos 2013 Cuma
Başlasın Bebek Hazırlıkları
Hamileliğimi artık yarıladığım için ufaktan oğlumuzun odasını hazırlamaya başlayalım istedim.Oldum olası temkinli davranmayı tercih ettiğim için, hazırlıkları sona bırakmak istemedim doğrusu.
İlk iş olarak önceden gidip seçmiş olduğumuz bebek odasını sipariş verdik.Ama iş mobilyayla bitmiyordu elbette.Ona uygun halı,perde,abajur,nevresim takımı,aksesuarlar,bebek eşyaları...hepsine tek tek bakmak gerekliydi.Hamileliğimde gördüm ki, bebek hazırlıkları ve organizasyon sektörü gerçekten çok geniş.Hatta neredeyse hayal gücünüzle doğru orantılı olarak sınırsız bile demek mümkün bence.İnsanın baktıkça bakası, aldıkça alası geliyor.Yeri geliyor insan kendisi için bir şeylerden kısabiliyor ama, söz konusu çocuğu olunca dur durak bilemiyor,her şeyin en güzelini almak istiyor. Hal böyle olunca, hamileliğimin son ayları bayağı bir araştırma ve sonrasında yaptığım okkalı alışverişlerle geçti. İlk olarak işe hastane odasını süslemesi için bir organizasyon firmasıyla anlaşmakla başladım.Her zamanki gibi zor beğenen biri olduğum için, onların kendi tasarımlarını değil, kendi tasarladığım şeyleri yapmalarını istedim. Ardından hamileliğimin sonlarına gelip iyice ağırlaşmadan, Eminönü'nü talan ederek bebek şekerlerimi satın aldım.Ancak daha çok erken olduğu için içlerine konulacak renkli bademleri keselerine doldurmayı doğuma yakın bir tarihe bıraktım. Hastane odasında bir ikram masası kurmayı planladığım için, daha zengin bir görüntü yaratmak açısından anahtarlık olarak yaptırdığım bebek şekerlerine ek olarak bir de dekoratif olarak lavanta keseleri tasarladım.Küçük beyaz lavanta toplarının üzerine leylekli kokartları silikon tabancasıyla yapıştırarak oldukça hoş bir görüntü elde ettim.
Elbette ki şekerler için isim etiketleri hazırlamayı da unutmadım.Eşimle birlikte hazırladığımız kartları da uygun şekilde şekerlere iliştirerek şekerleri sunuma hazır hale getirdim.
Hastane odası süslemesi için organizasyon firmasıyla anlaştım ancak, bebek şekerleri, anı defteri ve ikram masasını kendim tasarlamak istedim.Bebek şekerleri ile takım olacak şekilde bir anı defteri tasarladım.
Zaten anahtarlıklarda kullanılan ayıcıklar tüm oda süsleme konseptimize uyarlanacaktı.İlerleyen günlerde hastane odasıyla ilgili fotoğrafları paylaşırken, bunlara da yer vereceğim zaten.
Bebek odası mobilyalarının gelmesinin ardından , 1 ay mobilyalardaki kokunun uçmasını bekledik. Bu 1 aylık süreçte, oda için gerekli, uyku setleriyle takım ayıcıklı perdeler, özel olarak aynı desenden yaptırtmayı başardığım abajur, düz beyaz tül cibinlik ve yine aynı ayıcık deseninden tasarlayıp üzerine oğlumuzun isminin yazıldığı halıyı temin etmeyi başardık.1 aylık bekleme süresinin ardından tüm bu aldıklarımızı yerleştirdiğimizde sonuç gerçekten harikaydı. Her şey çok güzel olmuştu ve gerçekten çok içimize sinmişti.
Odasını böyle hazır görünce, içimi farklı bir heyecan sarmıştı.Artık bir an önce oğlum doğsun ve onun için özenerek hazırladığımız odasında yatsın istiyordum.Ama sonlara yaklaştıkça zaman bir türlü geçmiyordu. Gerçi oğlum doğsun istiyordum ama henüz yapmak istediğim bazı şeyleri gerçekleştirememiştim.
Minik oğlumuz gelmeden önce , ileride anı olması için hamile fotoğrafları çektirmek ve de aylardır görüşemediğim yakın arkadaşlarım ve sevdiklerimle bir arada olabilmek için doğum öncesi bir baby shower partisi vermek istiyordum.Ama gittikçe şişen burnum , bunlar için az zamanım kaldığını işaret ediyordu:) Birlikte çalıştığım organizasyon firmasından duyduğum , şu baby shower partisinde doğuran kadınlardan olmak istemiyordum ve artık programı biraz hızlandırmam gerekiyordu sanırım:)
İlk iş olarak önceden gidip seçmiş olduğumuz bebek odasını sipariş verdik.Ama iş mobilyayla bitmiyordu elbette.Ona uygun halı,perde,abajur,nevresim takımı,aksesuarlar,bebek eşyaları...hepsine tek tek bakmak gerekliydi.Hamileliğimde gördüm ki, bebek hazırlıkları ve organizasyon sektörü gerçekten çok geniş.Hatta neredeyse hayal gücünüzle doğru orantılı olarak sınırsız bile demek mümkün bence.İnsanın baktıkça bakası, aldıkça alası geliyor.Yeri geliyor insan kendisi için bir şeylerden kısabiliyor ama, söz konusu çocuğu olunca dur durak bilemiyor,her şeyin en güzelini almak istiyor. Hal böyle olunca, hamileliğimin son ayları bayağı bir araştırma ve sonrasında yaptığım okkalı alışverişlerle geçti. İlk olarak işe hastane odasını süslemesi için bir organizasyon firmasıyla anlaşmakla başladım.Her zamanki gibi zor beğenen biri olduğum için, onların kendi tasarımlarını değil, kendi tasarladığım şeyleri yapmalarını istedim. Ardından hamileliğimin sonlarına gelip iyice ağırlaşmadan, Eminönü'nü talan ederek bebek şekerlerimi satın aldım.Ancak daha çok erken olduğu için içlerine konulacak renkli bademleri keselerine doldurmayı doğuma yakın bir tarihe bıraktım. Hastane odasında bir ikram masası kurmayı planladığım için, daha zengin bir görüntü yaratmak açısından anahtarlık olarak yaptırdığım bebek şekerlerine ek olarak bir de dekoratif olarak lavanta keseleri tasarladım.Küçük beyaz lavanta toplarının üzerine leylekli kokartları silikon tabancasıyla yapıştırarak oldukça hoş bir görüntü elde ettim.
Elbette ki şekerler için isim etiketleri hazırlamayı da unutmadım.Eşimle birlikte hazırladığımız kartları da uygun şekilde şekerlere iliştirerek şekerleri sunuma hazır hale getirdim.
Hastane odası süslemesi için organizasyon firmasıyla anlaştım ancak, bebek şekerleri, anı defteri ve ikram masasını kendim tasarlamak istedim.Bebek şekerleri ile takım olacak şekilde bir anı defteri tasarladım.
Zaten anahtarlıklarda kullanılan ayıcıklar tüm oda süsleme konseptimize uyarlanacaktı.İlerleyen günlerde hastane odasıyla ilgili fotoğrafları paylaşırken, bunlara da yer vereceğim zaten.
Bebek odası mobilyalarının gelmesinin ardından , 1 ay mobilyalardaki kokunun uçmasını bekledik. Bu 1 aylık süreçte, oda için gerekli, uyku setleriyle takım ayıcıklı perdeler, özel olarak aynı desenden yaptırtmayı başardığım abajur, düz beyaz tül cibinlik ve yine aynı ayıcık deseninden tasarlayıp üzerine oğlumuzun isminin yazıldığı halıyı temin etmeyi başardık.1 aylık bekleme süresinin ardından tüm bu aldıklarımızı yerleştirdiğimizde sonuç gerçekten harikaydı. Her şey çok güzel olmuştu ve gerçekten çok içimize sinmişti.
Odasını böyle hazır görünce, içimi farklı bir heyecan sarmıştı.Artık bir an önce oğlum doğsun ve onun için özenerek hazırladığımız odasında yatsın istiyordum.Ama sonlara yaklaştıkça zaman bir türlü geçmiyordu. Gerçi oğlum doğsun istiyordum ama henüz yapmak istediğim bazı şeyleri gerçekleştirememiştim.
Minik oğlumuz gelmeden önce , ileride anı olması için hamile fotoğrafları çektirmek ve de aylardır görüşemediğim yakın arkadaşlarım ve sevdiklerimle bir arada olabilmek için doğum öncesi bir baby shower partisi vermek istiyordum.Ama gittikçe şişen burnum , bunlar için az zamanım kaldığını işaret ediyordu:) Birlikte çalıştığım organizasyon firmasından duyduğum , şu baby shower partisinde doğuran kadınlardan olmak istemiyordum ve artık programı biraz hızlandırmam gerekiyordu sanırım:)
7 Temmuz 2013 Pazar
İçinde Bir Canlı Büyütmek
Oldum olası hamilelik fikri korkutmuştur beni.Bebekleri sevmediğimden ya da çocuk istemediğimden değil elbette.Sadece yaşanan 9 aylık dönemin, kadının hayatında,ruhunda,bedeninde çok şeyi değiştirdiğini ve bunların eski haline dönmesinin bir hayli zaman aldığını bildiğim için.
Kendimi bildim bileli hafiften bir kilo problemim olmuştur zaten:) Lise yıllarım adeta kısa süreli rejimler uygulamakla ve sonuç alamamakla geçmiştir. Ehh okul hayatı bitip de masa başı işi yapmaya başlayınca, üstüne üstlük bir de evlenip kendi mutfağının sahibi olunca, öğrencilik yıllarındaki kiloların üstüne 7-8 kilo koymak işten bile değil.Benim de öyle oldu elbette:) Hal böyle olunca , hamilelikte çok kilo alıp da ya veremezsem diye korku sardı beni.Çevremde hamileliği boyunca aldığı kilolar ve vücudundaki ödem kaynaklı şişlikler yüzünden ciddi sıkıntılar yaşayan kişiler gördüm.Ya ben de öyle olursam, Allah'ım ofise nasıl giderim öyle diye düşünmekten kendimi alamaz olmuştum.
Çok şükür ki iyi başlamıştı hamileliğim.8. hafta ile 13. hafta arasındaki 5 haftalık süreçte biraz sıkıntı yaşamıştım.Klasik mide bulantıları,aşırı yorgunluk ve uyuma eğilimi,en zoru da delirtici seviyede kokuya hassasiyet.Ama hepsi 5 hafta kadar sürdü.13-14. haftada artık bunlardan eser yoktu.Hamileliğimin ilk 3 ayını bitirmiş olmama rağmen hiç kilo almamıştım.Bu benim gibi biri için gayet sevindiriciydi.
Karnım da hala belirginleşmemişti.Merakla karnımın büyümesini ve içimdeki ilk kıpırtıları hissetmeyi bekliyordum.
16. haftada doktor bebeğimizin erkek olduğunu söyledi.Ne yalan söyleyeyim, kızımın olmasını çok istediğim için, bu haber bende duvara çarpmış etkisi yapmıştı.Oysaki bebeğimi kucağıma aldığım gün, bu duygunun ne kadar yanlış olduğunu anlayacaktım.
4. ayımın içimde küçük pıtırtılar hissediyordum artık.Ama ilk hamileliğin verdiği acemilikle bunun bebeğin hareketleri mi yoksa karnımdaki gaz mı olduğunu kestiremiyordum.Haftalar ilerleyip bu pıtırtılar güçlendikçe, bunların içimde büyüttüğüm bebeğimin hareketleri olduğundan emin oldum.
21. haftada birden bire karnım belirginleşmeye ve ben de artık ufak ufak kilo almaya başladım.Hamileliğimin gidişinden bir hayli mutluydum.Kendimi çok güzel hissediyordum, hem de büyüyen karnıma rağmen. Eskilerden batıl inançlı bir takım insanlar hemen lafı yapıştırıyordu:
'Erkek doğuracağın nasıl da belli, bebek seni güzelleştirmiş.'
Haftalar haftaları kovalıyordu.Artık resmen kocaman bir karnım olmaya başlamıştı.İçimde her gün deliler gibi tepişen bir bebek vardı.Oğlum öylesine hareketliydi ki, gün içinde defalarca karnımın sağa sola yükselip alçaldığını görmek mümkündü.Bazen ayaklarını kaburgama öyle dayıyordu ki, adeta nefesimi kesiyordu.
Artık geceleri uyumak ,ayakkabılarımı bağlamak,ofiste merdiven çıkmak zor olmaya başlamıştı. Eskiye oranla daha çabuk yoruluyordum.Nefes nefese kalıyordum. Ehh ne de olsa artık bayağı ağırdım:)
Haftalar geçip de bebeğim içimde büyüdükçe , endişem artmaya başlamıştı.Hamile kişilerden daha önce duyup da güldüğüm şeyleri yapmaya başlamıştım.
Hamileliğimin ilk başlarında çok kötü grip olmuştum.Ateşim yükseliyordu ama ne ilaç almam ya da hamile olduğum için ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.Bir gece artık çok kötü olunca , bir hastanenin acil kısmına gittik.Önümde sıra bekleyen hamile bir kadın vardı.Doktor geldi ve kadına şikayetini sordu.
Kadın çok endişeli bir biçimde ''bebek oynamıyor pek '' dedi.
O gün içimden hey Allah'ım yaa dedim, bebek az oynuyor diye acile mi gelinirmiş.Bu insanlar kafayı yemiş olsa gerek.Ama gün geldi, bütün gün bebeğim hareket etmedi diye kırk takla attım hareket ettirmek için.
Bir gece az kalsın doktora gidiyorduk.Allah'tan bebeğim sesimizi duydu da koyuverdi tepiği.
Demek ki neymiş , insan bazı şeyleri başına gelmeden anlayamıyormuş.Hele içinde bir canlı büyütmek, zor zanaatmış arkadaş:)
Kendimi bildim bileli hafiften bir kilo problemim olmuştur zaten:) Lise yıllarım adeta kısa süreli rejimler uygulamakla ve sonuç alamamakla geçmiştir. Ehh okul hayatı bitip de masa başı işi yapmaya başlayınca, üstüne üstlük bir de evlenip kendi mutfağının sahibi olunca, öğrencilik yıllarındaki kiloların üstüne 7-8 kilo koymak işten bile değil.Benim de öyle oldu elbette:) Hal böyle olunca , hamilelikte çok kilo alıp da ya veremezsem diye korku sardı beni.Çevremde hamileliği boyunca aldığı kilolar ve vücudundaki ödem kaynaklı şişlikler yüzünden ciddi sıkıntılar yaşayan kişiler gördüm.Ya ben de öyle olursam, Allah'ım ofise nasıl giderim öyle diye düşünmekten kendimi alamaz olmuştum.
Çok şükür ki iyi başlamıştı hamileliğim.8. hafta ile 13. hafta arasındaki 5 haftalık süreçte biraz sıkıntı yaşamıştım.Klasik mide bulantıları,aşırı yorgunluk ve uyuma eğilimi,en zoru da delirtici seviyede kokuya hassasiyet.Ama hepsi 5 hafta kadar sürdü.13-14. haftada artık bunlardan eser yoktu.Hamileliğimin ilk 3 ayını bitirmiş olmama rağmen hiç kilo almamıştım.Bu benim gibi biri için gayet sevindiriciydi.
Karnım da hala belirginleşmemişti.Merakla karnımın büyümesini ve içimdeki ilk kıpırtıları hissetmeyi bekliyordum.
16. haftada doktor bebeğimizin erkek olduğunu söyledi.Ne yalan söyleyeyim, kızımın olmasını çok istediğim için, bu haber bende duvara çarpmış etkisi yapmıştı.Oysaki bebeğimi kucağıma aldığım gün, bu duygunun ne kadar yanlış olduğunu anlayacaktım.
4. ayımın içimde küçük pıtırtılar hissediyordum artık.Ama ilk hamileliğin verdiği acemilikle bunun bebeğin hareketleri mi yoksa karnımdaki gaz mı olduğunu kestiremiyordum.Haftalar ilerleyip bu pıtırtılar güçlendikçe, bunların içimde büyüttüğüm bebeğimin hareketleri olduğundan emin oldum.
21. haftada birden bire karnım belirginleşmeye ve ben de artık ufak ufak kilo almaya başladım.Hamileliğimin gidişinden bir hayli mutluydum.Kendimi çok güzel hissediyordum, hem de büyüyen karnıma rağmen. Eskilerden batıl inançlı bir takım insanlar hemen lafı yapıştırıyordu:
'Erkek doğuracağın nasıl da belli, bebek seni güzelleştirmiş.'
Haftalar haftaları kovalıyordu.Artık resmen kocaman bir karnım olmaya başlamıştı.İçimde her gün deliler gibi tepişen bir bebek vardı.Oğlum öylesine hareketliydi ki, gün içinde defalarca karnımın sağa sola yükselip alçaldığını görmek mümkündü.Bazen ayaklarını kaburgama öyle dayıyordu ki, adeta nefesimi kesiyordu.
Artık geceleri uyumak ,ayakkabılarımı bağlamak,ofiste merdiven çıkmak zor olmaya başlamıştı. Eskiye oranla daha çabuk yoruluyordum.Nefes nefese kalıyordum. Ehh ne de olsa artık bayağı ağırdım:)
Haftalar geçip de bebeğim içimde büyüdükçe , endişem artmaya başlamıştı.Hamile kişilerden daha önce duyup da güldüğüm şeyleri yapmaya başlamıştım.
Hamileliğimin ilk başlarında çok kötü grip olmuştum.Ateşim yükseliyordu ama ne ilaç almam ya da hamile olduğum için ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.Bir gece artık çok kötü olunca , bir hastanenin acil kısmına gittik.Önümde sıra bekleyen hamile bir kadın vardı.Doktor geldi ve kadına şikayetini sordu.
Kadın çok endişeli bir biçimde ''bebek oynamıyor pek '' dedi.
O gün içimden hey Allah'ım yaa dedim, bebek az oynuyor diye acile mi gelinirmiş.Bu insanlar kafayı yemiş olsa gerek.Ama gün geldi, bütün gün bebeğim hareket etmedi diye kırk takla attım hareket ettirmek için.
Bir gece az kalsın doktora gidiyorduk.Allah'tan bebeğim sesimizi duydu da koyuverdi tepiği.
Demek ki neymiş , insan bazı şeyleri başına gelmeden anlayamıyormuş.Hele içinde bir canlı büyütmek, zor zanaatmış arkadaş:)
6 Temmuz 2013 Cumartesi
Bebek Geliyor...
Eşimle üniversitede tanışmıştık.Aynı bölümde, hatta aynı sınıfta okuyorduk.Bizimkisi ilk görüşte aşk gibi bir şeydi aslında.İlk görüşte başlayan ama bir türlü su yüzüne çıkamayan.Nihayet 6 aylık arkadaşlığımızdan sonra birbirimize aşık olduğumuzu itiraf etmiştik.İşte her şey 5 Mart 2003 tarihinde bir telefon görüşmesinde başladı. 7 yıl süren inişli çıkışlı, bol kavgalı ama bir o kadar da tutkulu ilişkimizden sonra nihayet 25 Nisan 2010'da evlendik.Uzun yıllar birlikte olduğumuz için birlikte yaşamak bizim için çok sıra dışı bir şey değildi.Sanki uzun yıllardır aynı evde yaşıyorduk.Böylelikle bu hisler içerisinde bekarlık hayatımızdan evlilik hayatımıza hızlı ama kolay bir geçiş yapmıştık.
Zaman hızla akıp geçiyordu, 2 yılımız bitmişti evleneli.Artık yavaş yavaş evliliğin o ilk rehavetinden kurtulup geleceğe yönelik planlar yapmaya başlamıştık.Bu planların içinde elbette ki bebek de vardı.Sadece ikimiz de doğru zamandan çok emin olamıyorduk, ya da korkuyorduk bir bebeğin hayatımıza katacaklarından. Ama yine de istiyorduk galiba artık bir bebeğimizin olmasını. Belki de kendimizi çok şartlamadan,ya da zaman konusunda kasmadan,olayları akışına bırakmalıydık.Hem o zamana kadar da kendimizi illaki daha hazır hissedecektik.
2012 yazıydı.Bu yıl tatilimizi erken yapalım dedik ve Haziran ortası gibi Kıbrıs'a gittik aşkımla.Gerçekten balayımızdan sonra yaptığımız en güzel tatildi.Belki izinlerimizi erkenden kullamıştık ama bu tatil ikimizi de şarj etmişti sanki.Ramazandı,bayramdı derken aşağı yukarı yazın sonuna gelmiştik.
Ağustos sonuydu ve ben haftalardır regl olmadığımı farkettim. Açıkçası önemsememiştim.Çünkü daha önceden kullandığım doğum kontrol hapını bırakınca düzensizlik olması çok normaldi.Yine de içimden bir his acaba test yapsam mı diye beynimi kemiriyordu.Diğer his ise, yok canım bu kadar da çabuk olur mu diye beni vazgeçiriyordu.25 Ağustos Cumartesi günü her Cumartesi olduğu gibi , ofiste hiiiiiiç yapılacak işimiz olmadığı halde yine işe gitmiştim.Bir gece önce , o sıralar hamile olan bir arkadaşımın baskılarına dayanamayarak test alıp yapmaya karar verdim.Hani biliyordum hamile değildim ama yine de içim rahat etsin istemiştim. İki dakika girip tuvalette testi yaptım...ikinci çizgi silik çıkmıştı...yok canım olamaz diye düşündüm.Testin kutusunu dikkatle tekrar okudum.Gebeliğin erken haftalarında ikinci çizginin silik olması normal diyordu.Yaniii şimdi ben hamile miydim?İnanamıyordum bir türlü...yani bu kadar çabuk olabilir miydi?Tuvaletten çıktım, hala şoktaydım.Bir an ne yapmam gerektiğini bilemedim.Ne sevinmiştim, ne de üzülmüştüm.Çünkü hala ilk şoku atlatamamıştım.Sonuçta ikimiz de bu bebeği istiyorduk.Ama sanırım bu kadar çabuk geleceğini tahmin edememiştik.
İlk iş ofisten eşimi aradım.Cumartesileri çalışmadığı için evde uyuyordu.Telefonu bir kaç defa çaldıktan sonra hafif uykulu açtı.O andan itibaren gelişen diyalog dün gibi aklımda:
-Canım sana bir şey söyleyeceğim ama panik olma.(panik olma diyordum ama asıl panik olan bendim zaten)
-Ne oldu Derya?
-Ben gebelik testi yaptım ve çift çizgi çıktı, ama silik biraz ikinci çizgi...hamile olabilirim.Ne yapacağız şimdi.
-Tamam gidip bir laboratuvardan idrar testi yaptıralım, emin olalım o zaman,ben geliyorum seni almaya canım.
Düşünülecek olursa gayet sıradan bir konuşma değil mi?Oysa ki tıpkı filmlerdeki gibi, hamile olduğumda bu güzel haberi eşime güzel bir ortamda , neşe içinde vermeyi hayal etmiştim ben de.Ben ona hamileyim diyecektim bağırarak, o da sevinçten havalara uçacak ve beni kucaklayacaktı.Tıpkı bir film sahnesi gibi:) Ama öyle olmadı işte.Çünkü bu kadar çabuk bebeğimizin olacağı aklımıza bile gelmemişti ve böyle olunca da paniklemiştim işte.
Aynı gün gidip test yaptırdık.Evet sonuç pozitifti...Hamileydim.Bebek geliyordu...
Ama daha 4-4,5 haftalıktı.Erken olduğu için bu haberi sadece birinci dereceden aile büyükleri ile paylaştık. Ancak ilk ve tek torun olması sebebiyle, haberin hızla yayılmasına ikimiz de mani olamadık:) Bebek haberi büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Vee işte 40 haftalık heyecanlı maraton bizim için başlamıştı.
Zaman hızla akıp geçiyordu, 2 yılımız bitmişti evleneli.Artık yavaş yavaş evliliğin o ilk rehavetinden kurtulup geleceğe yönelik planlar yapmaya başlamıştık.Bu planların içinde elbette ki bebek de vardı.Sadece ikimiz de doğru zamandan çok emin olamıyorduk, ya da korkuyorduk bir bebeğin hayatımıza katacaklarından. Ama yine de istiyorduk galiba artık bir bebeğimizin olmasını. Belki de kendimizi çok şartlamadan,ya da zaman konusunda kasmadan,olayları akışına bırakmalıydık.Hem o zamana kadar da kendimizi illaki daha hazır hissedecektik.
2012 yazıydı.Bu yıl tatilimizi erken yapalım dedik ve Haziran ortası gibi Kıbrıs'a gittik aşkımla.Gerçekten balayımızdan sonra yaptığımız en güzel tatildi.Belki izinlerimizi erkenden kullamıştık ama bu tatil ikimizi de şarj etmişti sanki.Ramazandı,bayramdı derken aşağı yukarı yazın sonuna gelmiştik.
Ağustos sonuydu ve ben haftalardır regl olmadığımı farkettim. Açıkçası önemsememiştim.Çünkü daha önceden kullandığım doğum kontrol hapını bırakınca düzensizlik olması çok normaldi.Yine de içimden bir his acaba test yapsam mı diye beynimi kemiriyordu.Diğer his ise, yok canım bu kadar da çabuk olur mu diye beni vazgeçiriyordu.25 Ağustos Cumartesi günü her Cumartesi olduğu gibi , ofiste hiiiiiiç yapılacak işimiz olmadığı halde yine işe gitmiştim.Bir gece önce , o sıralar hamile olan bir arkadaşımın baskılarına dayanamayarak test alıp yapmaya karar verdim.Hani biliyordum hamile değildim ama yine de içim rahat etsin istemiştim. İki dakika girip tuvalette testi yaptım...ikinci çizgi silik çıkmıştı...yok canım olamaz diye düşündüm.Testin kutusunu dikkatle tekrar okudum.Gebeliğin erken haftalarında ikinci çizginin silik olması normal diyordu.Yaniii şimdi ben hamile miydim?İnanamıyordum bir türlü...yani bu kadar çabuk olabilir miydi?Tuvaletten çıktım, hala şoktaydım.Bir an ne yapmam gerektiğini bilemedim.Ne sevinmiştim, ne de üzülmüştüm.Çünkü hala ilk şoku atlatamamıştım.Sonuçta ikimiz de bu bebeği istiyorduk.Ama sanırım bu kadar çabuk geleceğini tahmin edememiştik.
İlk iş ofisten eşimi aradım.Cumartesileri çalışmadığı için evde uyuyordu.Telefonu bir kaç defa çaldıktan sonra hafif uykulu açtı.O andan itibaren gelişen diyalog dün gibi aklımda:
-Canım sana bir şey söyleyeceğim ama panik olma.(panik olma diyordum ama asıl panik olan bendim zaten)
-Ne oldu Derya?
-Ben gebelik testi yaptım ve çift çizgi çıktı, ama silik biraz ikinci çizgi...hamile olabilirim.Ne yapacağız şimdi.
-Tamam gidip bir laboratuvardan idrar testi yaptıralım, emin olalım o zaman,ben geliyorum seni almaya canım.
Düşünülecek olursa gayet sıradan bir konuşma değil mi?Oysa ki tıpkı filmlerdeki gibi, hamile olduğumda bu güzel haberi eşime güzel bir ortamda , neşe içinde vermeyi hayal etmiştim ben de.Ben ona hamileyim diyecektim bağırarak, o da sevinçten havalara uçacak ve beni kucaklayacaktı.Tıpkı bir film sahnesi gibi:) Ama öyle olmadı işte.Çünkü bu kadar çabuk bebeğimizin olacağı aklımıza bile gelmemişti ve böyle olunca da paniklemiştim işte.
Aynı gün gidip test yaptırdık.Evet sonuç pozitifti...Hamileydim.Bebek geliyordu...
Ama daha 4-4,5 haftalıktı.Erken olduğu için bu haberi sadece birinci dereceden aile büyükleri ile paylaştık. Ancak ilk ve tek torun olması sebebiyle, haberin hızla yayılmasına ikimiz de mani olamadık:) Bebek haberi büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Vee işte 40 haftalık heyecanlı maraton bizim için başlamıştı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)